Hatalı işler, zamanında ve yeterli yapılmayan hizmetler Samsun'a çok bedel ödetti..
Samsun'un selden zarar gördüğü gibi hiçbir il görmedi..
Oysa tabelasında 'Büyükşehir Samsun' yazıyor, bu kentin..
Ama sele 14 can verdi. Milyonlarca liralık maddi hasar oluştu. Vatandaş canından bezdi..
Sabaha kadar 'yağmur nöbeti' tuttu evinde..
Günlerce halısını seremedi yere, su basar korkusuyla..
Hangi yağmurun evinde su baskınına dönüşeceğini vatandaş öğrendi, kendi kendine tedbir bile aldı da, bizim Büyükşehir Belediyesi bir türlü 'o yağmurların sele dönüşebileceğini hesaplayamadı ve derelerin ıslahını yeterince yapamadı..
Şimdi de Amerika'yı yeniden keşfetmiş edasıyla, dereleri ıslah etmeye başladı. Sel kapanlarını etkili hale getirmek için çaba içine girdi..
İnsana sormazlar mı, 'yıllardır niye yapmadınız' diye..
Yanıtı yok elbette.. Çünkü doğa o yanıtı onların yerine verdi. Aldı götürdü bütün 'makyaj çalışmalarını'..
Büyükşehir Samsun'un aslında mega köy olduğunu çarptı adeta 'Sizin için' diyenlere şamar gibi..
Ama bedelini vatandaş ödedi aslında canıyla, malıyla..
Ve şimdi..
Atakum'da, Canik'te hummalı çalışmalar başlatıldı.
Dereler ıslah ediliyor.. Yani yıllar öncesi yapılması gereken işler 'makyaj siyaseti nedeniyle ötelenen hizmetler' Amazon Köyü'nden, minik aslanlardan fırsat bulundu da, eyleme dönüştürülüyor..
Sözün bittiği yerdeyiz yani. Samsun bir daha bu rezaleti asla kaldıramaz..
Rezaletin sorumlularını da..
Ama bakın yine bir sıkıntı var bir yerlerde.. Boşu boşuna DSİ 7. Bölge Müdürü Mevlüt Pehlivan, bu uyarıları yapmıyor..
Ve doğrusunu yapıyor.. Bir yetkili olarak kamuoyunu uyarıyor, dikkatleri hizmetlere çekmeye çalışıyor..
Belli ki eksikleri tespit etmiş bir şeyler söylüyor..
Çok açık konuşmasa da isyanını şu sözlerle belirtiyor..
Belediyeler ve bazı kurumlar "sanki seli yaşamamış gibi davranıyorlar'.. Dere yataklarına doğru müdahale yapılmıyor..
Ne demek şimdi bu..
Doğru olmayan müdahale nedir ve sonuçları nelere dönüşebilir..
Yeni bir açıklamaya gebe. Sorumlu kurumların 'o yetersiz müdahaleler konusunda' da kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir..
Ve bu sözleri öyle bir günde söylüyor ki; Türkiye bir çok ilde kentsel dönüşümün yıkımlarını 'canlı canlı televizyondan izliyor'..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bizzat direksiyonun başında..
Kentsel dönüşümün yıkımlarını yönetiyor..
Samsun'da da Canik Bölgesi'nde bu kentsel dönüşüm eş zamanlı olarak uygulanıyor..
Canik denilince ve kentsel dönüşüm denilince akıllara neler geliyor değil mi?..
Kentsel dönüşümün kurbanı vatandaşların sel sularında boğularak hayatını kaybetmesi..
Öyleyse Mevlüt Pehlivan'ın sözleri daha çok önem kazanıyor..
Sorumlu bir yetkili olarak Pehlivan uyarı görevini yapıyor..
Samsun Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı ve alt belediyelerin yetkilileri 'o hataların neler olduğunun' peşine düşmeli..
Sonuçta ‘suların efendisi olan’ DSİ'nin Bölge Müdürü konuşuyor..
Yani işi suyun ıslahı..
Tarımda, sulamada, su taşkınlarında her konuda 'işi suyun yönetimi olan' bölgemizin bir numaralı ismi konuşuyor..
Umarım söylediği eleştirileri dikkate alınır..
Ve umarım yetersiz gördüklerini kamuoyu ile paylaşır..
Yoksa Samsun bunun bedelini 'canıyla ödüyor'..
Yabana atılacak sözler değil o uyarılar..
***************************
Eşinin gözleri önünde polis dayağı..
Bafra'da yaşanan olay İstanbul'daki polis dayağını hatırlattı..
Zabıta ekipleri tarafından kaldırılmak istenen çay ocağı sahibi kendini iş yerine kilitledi. Ekmek teknesini kaptırmamak için direnen adam polisten cop yemekle kalmadı..
Eşinin gözleri önünde elleri kelepçelenip, yere yatırıldı..
İşte asıl sorun da bu..
Yere yatırıldığı yetmiyormuş gibi, öyle bir süre yerde bırakıldı..
O kişi polise direnmiş olabilir. Zorla, mücadele edilerek etkisiz hale getirilmiş de olabilir..
Ama sonuçta kelepçe takılmış..
İbreti alem için yerde yatırılıyormuş gibi, eşinin gözünün önünde öyle bir muamele görmesi doğru mu?..
Eşinin ağlaması bile polise engel olamadı..
Polisin yetkisini kullanması başka şey, kötü muamele başka bir şey..
Samsun Emniyet Müdürü İsmail Türkmenli'nin, yaygın basında da haber olacağı belli olan bu görüntü için 'nasıl bir işlem yapacağını' göreceğiz..
Polis elbette kendi güvenliğinden sorumlu ama eline kelepçe takılmış ve etkisiz hale getirilmiş bir vatandaş 'saldırgan da olsa, o andan itibaren polisin, devletin güvencesi altındadır..
Eşinin gözleri önünde onurunun kırılması, kaldırımda kelepçeli şekilde yatırılması ve polislerin onu seyretmesi, ne kadar uygun acaba...